26 Ocak 2012 Perşembe

Blogger'da Bir Sürreal Yazı


Evinde boş boş otururken canının sıkıldığını farketti kız. Bir gece öncesinde arkadaşlarının evinde alkolü fazla kaçırmış, eve nasıl döndüğünü bile hatırlamayacak durumdaydı. Ertesi gün ailesiyle bu sebepten yine kavga etmiş,odasında biraz oyalandıktan sonra kapıyı çarparak çıkmıştı evden.

 Bangır sesli kulaklıklarını kulağına taktı. Sesinden çevresi ve kendisi rahatsız olmadı. Çantasından bir ayna çıkardı. Saçlarını düzeltti, rujunu kontrol etti. Klasik dolu bayan çantasına attı aynayı hızla gelen taksiyi çevirme telaşı ile. Doluluktan kaynaklanan tok bir ses geldi çantadan. Aynanın kırıldığını düşündü. Taksiye yöneldi. Taksi onu görmeden gitti acelesi varmışçasına. Çantası dolu olan kız küfür etti. Çevresindekilere baktı. Kimse oralı olmadı. Kız daha da şiddetli küfüre başladı.
  Bir taksi daha geçti caddenin üzerinden gemi gibi kornaya bastı, şoför el salladı. İnsanlarda şoföre el salladı. Kız olan biteni anlamadı. Ne oluyor lan gibisinden baktı etrafına. Yepyeni bir otobüs geçti etrafı toz dumana katarak. Kızın az ilerisindeki durakta durdu. Yolcular binmedi. şoför indi. Otobüs yoluna devam etti. şoför yürümeye başladı.
 Çantasının içine attığı aynayı aradı, bulamadı. Kadın çantalarında zaten hiç birşey kolay kolay bulunmaz diyerek sitem etti sanki çantasını başka bir kadın doldurmuş gibi. Ayakkabısının altında bir çıkıntı hissetti. Yere baktı. Yerde kırık bir ayna gördü. Eğildi, sağ elinle kontrol edecekken aynayı, sol elini kesti kırık ayna parçaları. İrkildi birden kız. Ayna ne ara yere düştü diye düşünürken çantasında peçete aradı. Soğuk havada ayakları çıplak bir geri dönüşüm işçisi geldi kızın yanına. Kenarlı işlenmiş tertemiz beyaz bir mendil verdi kıza. Kız teşekkür etti. Kız su içer misin diye soracakken; asfaltı eritebilecek güçte, son model bir spor araba yanaştı geri dönüşüm arabasının yanına. Çıplak ayaklı geri dönüşüm işçisi şoför koltuğuna otururken yan kapıdan şık,pahalı giyimli bir adam çıktı. Geri dönüşüm arabasına yöneldi. İttirmeye başladı. Çöp tenekelerinde ki türüne göre ayrılmış çöpleri tek tek geri dönüşüm arabasının gerekli bölmelerine koydu. İttirerek yoluna devam etti caddenin köşesinde dönünceye kadar pahalı giysili adam...
 Kız çantasından su şişesini çıkardı, içindeki acımış meyve suyunu içti. elinin kanını sildi. taksinin durmayacağını düşünerek gideceği yere yürümeye karar verdi. Sağ adımını sol adımı izlerken yoldan   kapısı açık koltukları bomboş bir dolmuş geçti. dolmuşun koridor bölümünde eğilmiş insanlar vardı. Kız bakakaldı.
 Yürürken bir giyim mağazasının vitrinine göz attı. İlgisini çeken türdeki kıyafetleri tek tek inceledi. Arkasından tanımadığı, belki de hiç karşılaşmadığı bir adam yanaştı. Adam uzun boylu ve oldukça yakışıklıydı. Kıza kendisiyle dans edip etmeyeceğini sordu. Adam ellerini birbirine çarptığında birden müzik başladı ve kız ne yapacağını şaşırdı. Çok geçmeden çok iyi dans eden bu adamın kollarına bıraktı kendini. Bir anda bütün derdi bitmiş gibiydi. Suratında tarif edilemez mutluluk vardı. Gülüyordu kız. Hiç gülmediği kadar. Şarkı bittiğinde adam bu güzel dansı kendisine lütfettiği için teşekkür etti, bir karanfil çıkardı ceketinin iç cebinden. Kıza uzattı çiçeği ve koşar adım oradan kayboldu.
 Çok hoşlandığı bu adamın arkasından yürümeye karar verdi ki ortalıkta adam yoktu. Birden yüzü düştü. Dolu çantasından sigara paketini çıkardı. Bir sigara yakacakken çakmak bulamadı. Hemen dükkandan bir bayan çakmak uzattı. Sigarasını yakıp yürümeye devam etti.
 Telefonu çaldı uzun uzun kızın. Gene uzunca bir uğraşa buldu telefonu. Arayan numarayı tanımıyordu. Kim olduğunu sordu. Karşıdaki ses ona ''nasılsın?'' dedi. Hiç iyi olmadığı kadar iyi olduğunu belirtti kız. ''Biliyorum'' dedi karşıdaki ses. Nereden diye sorduğunda kız: ''Görüyorum,kapatıyorum şimdi.Bekle orada. Fazla geç kalmam...'' diye cevapladı.
 Telefonu kapattığında karşısında dans ettiği adam duruyordu. Kızın ağzı kulaklarındaydı. Ne diyeceğini bilememişti. Adama ismini söyledi. Adamda oda ismini bağışladı :
 -Azrail... Biraz geç kaldım özür diliyorum. Ama malum yıllar geçtikçe bir dünya savaşına gerek kalmıyor ani ölümlerde. Zaten sağolsun bir Amerika yetiyor. Irak-Libya-Afganistan... Ayrıca gdosu var, kanseri var. Hastalıklar aldı başını gitti. Adamlar gripten ölüyor. Kalp krizi, beyin kanaması... Bu kadar çok ölüm olunca işe yetişemiyorum. Kamyon kamyon ölü bekliyor. Arada kalanlar oluyor! Allah baba sonra bir fırça bir fırça!
- E ben?
- Sahte içki etkenini saymayı unuttum kusura bakma(!)


(Hikayenin sonunda Azrail'e konuşma yazamayınca daha önce defalarca okuduğum Şahları da Vururlarlar'dan yola çıkarak bir konuşma yazmak durumunda kaldım.)

1 yorum :

  1. Bloğunuzdaki paylaşımlarınızı beğenerek takip ediyoruz.Paylaşımlarınızın ve başarılarınızın devamını dileriz.Dell notebook servisleri.

    YanıtlaSil