10 Haziran 2022 Cuma

kaç para ulan bir mutluluk faik baba

burası daha çok gece hayıflanan yerler. gündüz bu satırları yazmak geceye ihanet sayılmaz. geceler gündüzler bir bizim için. o yüzden buraya yazma hakkımız var. yoksa da söke söke alırız. ama anca lafta. hiçbir şeyi söke söke aldığımız görülmemiştir.

ibrahim tatlıses'in rakı masasında; önce masayı yıkıp; şöyle kafasını kolona dayacak gibi yapıp fake atarak, faik baba'nın tezgahına gittiğindeki ruh halinden pek farkım yok. biri tek cümle söylese onun yanına gidip ellerimi zemine vurup hönküre hönküre salya sümük ağlayasım var. birileri böyle güya teselli edecek kelimeler ederken zerre dinlemeyip ağlamaya devam etmek. ama biri ses etsin.

"nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. gelsin de nereden gelirse gelsin! bir hişt sesi gelmedi mi fena. geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları." diyor sait faik.

sait faik çok güzel şeyler söylemiş, o mesela teselli etse, insan sümüğünü çeker dinlerdi onu. dediklerini uygular mıydı, uygulayabilir miydi bilmiyorum.

ben üzüntüyle baş edemiyorum artık mesela. sait faik buna ne diyebilirdi. bence pek bir şey diyemezdi. çünkü üzüntü ile başa çıkamadığını anladığın an her şey kapkara. bir şeyleri değiştirmeye çalışıp; değiştiremediğindeki karanlık hissiyatı gibi. içini kaplar. sarı sıvılar, beyaz sıvılarla içindeki karalığı boyamaya çalışırsın, anca kesen ve miden delinir.

çok üzülmeyi hak etmiyorum. zaten üzülmek hak edilen bir şey değil, kimse "evet ben üzülmeyi hak ediyorum, ben dünyanın en kötü, haysiyetsiz insanıyım." demez. ama ben derdim öyle biri olsam. siz beni tanımıyorsunuz. sait faik de tanımıyor.