30 Aralık 2011 Cuma

Bensiklopedi

 - Tamam kitap okumak çok güzel birşey fakat ne olur yolda yürürken okumayın. Hayır kime ne ispat etmeye çalışıyorsun yolda yürürken kitap okuyan sayın arkadaşım?
 - Hakan Günday hakkında ufak bir eleştiri getirecekken, ortamdaki kız arkadaşlar tarafından recmediliyordum. Bu kadar sevilmesinin sebebini tabii ki onu okuyarak anlayabiliriz diye düşünmekteyim. Evet ben henüz hiç okumadım.
 - Hayatımızda İzban diye bir gerçek var. Doğru orantılı olarak Tabii ki de ineceğim durakta inemeyeceğim korkusuyla kapının kenarından ayrılmayan amca ve teyzeler var. O amca ve teyzeler yüzünden trenden inip,  trene binemeyen var. Böyle olunca da haftada bir muhakkak bağırmalı, çağırmalı kavga var.
 - Okulda sıkıntıdan peş peşe sigaralar yakmak istiyorum, birbirini devamlı izleyen püfür nikotin üflemek istiyorum ozona. Ki ben sigara içmem.
 - Parayla umut satın almanın en güzel örneği milli piyango yılbaşı özel çekilişi. Herkes kendince güzel hayaller peşinde. Ki hayaller zaten güzel olur. Bu hayalleri dinlemek bile güzel geliyor insana.
 - Yeni yıl eğlencesi gibisinden birşey yaptık sınıfta. Sınıfta çekilişe katılmayan tek vatandaş olduğumdan yadırganmış olabilirim. Herkes birbirine hediye verirken, öğretmenin arka fonda jingle bells çalması, ömrümden birkaç yılımı götürmüştür. Teşekkürler.
 - Ne İşim Var Benim Burada Adamı Tunç gibiyim hergün okulda. Harbiden ne işim var lan benim burada? ( Ne İşim Var Benim Burada Adamı Tunç Leman'ın usta çizerlerinden Kaan Ertem'in bir karikatür tiplemesidir.)
 - ''Klasikler ne kadar da sıkıcı öyle. Dosteyevski'nin Ana kitabına başladım da sıkıldım bıraktım. Ben kitap okumam da işte arada böyle Elif Şafak falan okurum.'' iki arkadaş otobüste oturuyor, biri bu cümleyi kurdu. Usulca uzaklaştım yanlarından, başımı kıçıma soktum utancımdan. Dostoyevski ve Ana mı? Hay ananı...

23 Aralık 2011 Cuma

Otobüsistan

 Sol ayağınla giriş yaptı otobüse dersten kaçıp durağa giden renkli lenssiz renkli gözlü üniversiteli kız. Gelen otobüsün eskiliğine söylenerek bastı kentkartı manyetik kart okurmatiğe. Arkasından binen yaşlı teyze ayıpladı kızı, ilk o binmedi diye. Teyzeler otobüsün velinimetidir ana düşüncesiyle, sol ayakla giriş yapmak uğursuzluktur diyerek girizgaha başladı. Boş otobüste oturduğu koltuğun yanına ilişti nasihat vermeye bayılan teyze güzel gözlü kızın. Konuşmanın gelişme bölümüne başladı panellerdeki konuşmacı edasıyla kızın ağzını açtırmayarak.
 Duraklar hızla geçiliyor, otobüs balık istifiyle doluyor, kendinden büyük çantayı taşımakla görevli ilkokul çocukları ezilme tehlikesini bir türlü atlatamıyor,otobüste sürekli boşluk arayan amcalar dolup taşıyor, liseli ergenler gereksiz gereksiz gülüşüyorlar, teyzeler günden geliyor, ev sahibinin arkasından dedikodu yapıyorlardı. Teyzeler olmasa sizler birer hiçsiniz teyze ise güzel kızın ailesini,soyunu,sopunu araştırmak konusunda ki gayet mitçi bir tavır sergiliyor,soruşturmaktan usanmıyordu. Kızın okuldan sıkılmışlığına bir de teyzeden sıkılmışlığı ekleniyor, müzik çalarına davranıyordu. Müzik çalarını çantasından çıkarırken teyze de onun o hareketine engel olurmuşçasına:
 - Bu kulağa takılan ufak ufak şeyler çok zararlıymış. Sabahleyin kendini doktor sanan sunucuyla, kendisini sunucu sanan doktorun programında izledim. Beyne zarar veriyormuş. Bak ne kadar da güzel bir kızsın, kendine ne diye zarar veriyorsun? Gel ben sana torunumu anlatayım. O da İstanbul'da hukuk okuyor. Çok çalıştı ama o. İnanır mısın? Bayram günlerinde rahmetli ile benim elimi öpmeye gelirken bile kitaplarla, ansiklopedilerle gelirdi. Hep ders çalışırdı. Bir gün annesi kitaplarını sakladı da... Aman Allahım! Gören de canını alıverdiler zannedecekti...
 ''Sen ne okuyordun kızım diye sordu renkli lenssiz renkli gözlü kıza. Kızın hayattan beklentisi kalmamışçasına ve bıkkınlıkla ''işletme'' cevabını verdi. Teyze bir an Güzin Abla'ya bağlayarak:
- Sen şimdi tam olarak ne yapıcan? Bildim şimdi bildim. Bizim yan apartman komşusu Ayten'in oğlu okumuştu işletme. Hem de büyük bir üniversitede. Bak adını bilemedim şimdi üniversitenin. Ankara'da mı okumuştu o? Yok yok... Ama çocuk şimdi babasının dükkanında duruyor. Tuhafiye dükkanları var onların, az çok ta geliri var. Üzülme ama sen. Sen akıllı bir kıza benziyorsun, güzelsin de  iş bulursun... Bulmasan da ne olacak ki? Bizim torunla tanıştırayım mı seni? Annesiyle teyzesi konuşuyordu geçen gün asosyal mi ne dediler benim torun için. Tabii dersleri de ağır ya. Hep ondan. Yoksa çok yakışıklıdır benim torunum. Gözünün feri kaçtı valla, dedi teyzesi. Dur fotoğrafını göstereyim sana. Cüzdanımda olacaktı...
 Kız gittikçe yersizleşen ve anlamsızlaşan bu konuşmayı bir türlü kesemiyor, cam kenarında oturduğu için de bir anlık sinirle kalkamıyor, kalkmaya çalışsa da torunu hukuk okuyan teyze buna izin vermiyor, ineceği yere daha çok olduğunu söylüyordu. Kız, ineceği durağı ağzından kaçırdığının verdiği hüzünle kafasını cama vurmak istiyor, içini kara bulutlar kaplıyordu.
 Otobüs dolmaya devam ediyordu, sanki yer varmış gibi. Otobüsün şoförü sağa sola küfürler sallıyor, kornaya basması çok hoşuna gitmiş olacak ki sürekli o çirkin sesi trafikteki insanlara dinletmek durumunda bırakıyordu. Şoförün her daim yardakçısı olan şöfor koltuğu arkasında oturan amca sürekli şöforu gaza getiriyor, trafik terörüne teşvik ediyordu. Amca bazen trafik teröristi şoförle bağını koparıyor, kafasını arkaya çevirerek; '' İlerlesenize kardeşim! Bak burada bir ton insan var! Duraklarda bekleyenlere ayıp değil mi?'' gibisinden gayet hümanist ama bir o kadar da itici konuşmasını yapıyor, ardından trafik teröristi şoför beye dönüyordu.
 Liseliler gittikçe çirkinleşiyor, boş konuşmalarına yeni satır başları ekliyorlardı.
 Kendisinden yaşça büyüklerin, ''gencecik kız oturmakta, biz böyle ayakta'' bakışları da bir taraftan etkiliyordu kızı.tıtıttttıtıtıttt! sesleri otobüsün motor sesini örtpas eder hale gelmişti.
  Teyzeyle tanışmak zorunda kalıncaya kadar çok huzurlu,mutlu olan güzel gözlü kızın yollar gözünde büyüyordu. Sabır taşı çoktan benmari usulü ile pişmiş, küçük parçalar haline gelmişti. Tıttttt sesleri üzerine tuz-biber oluyordu.
 Teyze torunuyla tanışmak istemeyen kıza rahmetli eşini anlatmaya başlayınca, otobüsün önlerinden arkalarına doğru bir çığlık silsilesi koptu gitti.
 -YETER!
 Teyzeyi kaldırdı yerinden. Teyze böyle bir tepkiye etki edememiş, donup kalmıştı.
 O çığlığın içinden, küfürler eşliğinde geçti gitti ne oluyor lan edasıyla bakan gözlerin arasından güzel gözlü birinci dereceden sinir hastası belirtileri yaşayan kız...

 ( Otobüslerde hergün binlerce cinayet vakası görülmekte, kişilik kayıpları alıp başını gitmektedir!
  Tüm otobüs teyzeleri, amcaları mağdurlarına...)

14 Aralık 2011 Çarşamba


''yok düş kuracak vakit bile
her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene.''
 Edip Cansever

10 Aralık 2011 Cumartesi

Abim, Abiimm, Abiimmm...


*-Sanki böyle buram acıyo gibi ha... buram sanki, sanki buram çok acıyo gibi oldu şimdi... Bu acı geçiyo mu?
- Evlat, bak hayat zaten acılarla dolu... Tatlı tarafları da var ama yani hayat genelde acı... Ama bu acıları yaşamak gerekiyo! Aslında bu acıları yaşadığın zaman zaten güçlü oluyosun...
*-Ama ben güçlü olmak istemiyom ki; ben ''Şekerpare''yi istiyom.
...
Ne güzel gözleri vardı dimi? Kocaman gözleri vardı. 

7 Aralık 2011 Çarşamba

Ama Arkadaşlar İyidir

''Ama arkadaşlar iyidir'' bu cümleyi bir başlık olarak Uykusuz' da Cihan Kılıç'ın çizgi öyküsünden gördüm,benimsedim. Çizdiği çizgi öykülerin bazıları sıkıcı olsa da sırf başlık için okurdum.
 Saçma sapan hareketleriyle ün yapmış bir arkadaşım var, arkadaşım dediysem arkadaştan da ötedir. Uzakta olduğumuz için görüşemez olduk. Ama o sağolsun ; saçmalıklarını yapmaktan hiç çekinmemiştir diye düşünüyorum. Hatta saçma sapan bir rüyamda gördüm onu. Unutmamak için hemen mesaj yazdım kendisine. Her saçma sapan işte olmak zorunda olmadığını, saçma sapan rüyamda bile orada olduğunu belirttim.
 Sonra bu başlık geldi aklıma. Ama arkadaşlar iyidir.

3 Aralık 2011 Cumartesi

İstanbul & İEU

 Kitap okumanın ve tiyatroya gitmenin farklı karşılandığı bir okulda okuyorum. Bol kitap okumak ve tiyatro oyunlarına gitmek nedense çok acayip görülüyor üniversitemsi okulumda. Geçen çok sevdiğim bir okuldaşım kendi kişisel blogunda şöyle demişti : Bir okulda Beatles, Tom Hanks, Kafka ve Marx’tan bihaber yaşayan insanlar olunca ‘Burda ne işim var?’ diye sorgulanıyor ister istemez. 
 Çok haklıydı gerçekten. Belki biz abartıyoruzdur bilmiyorum?
 Gene çok sevdiğim bir arkadaşım anlatıyor telefonda; Ekşi Sözlük yazarlarının organize ettiği Emrah Serbes ve Behzat Ç. nin senaristi  Ercan Mehmet Erdem söyleyişine katılmış. Daha önce ki bir yazımda belirttiğim gibi bu diziyi seviyor, takip ediyorum. E haliyle arkadaşım anlatınca bende telefonda ağzımın sularını silmek için peçete almak için mutfağa koştum.
 İstanbul'da düşük bir bir miktara çok iyi bir oyun izlenebiliyor bunu konuşmuştuk geçen İzmir'e gelişinde.
 İstanbul farklı, ayrıcalıklı bir şehir. Ama bizim okulda az farklı değil hani...

2 Aralık 2011 Cuma

Aralık Geldi Hoş mu Geldi?

 Can sıkıntısı bir adama herşeyi yaptırabilir. Can sıkıntısından katil olunabilir örneğin. Sırf bir anlık darlanma sonucu yan sırada oturan arkadaşının boynuna sarılabilirsin. Sarılabilirsin derken ;  ellerinle onun boynuna doğru... Çünkü günler gerçekten sıkıcı geçiyor.
 Geçmiyor günler benim açımdan. Takvimin yapraklarından teker teker yırtıyor annem günleri. Sanki o yırtmasa hep bir önceki günü yaşayacağız gibi hissediyorum bazen. Sırf bu yüzden bir dosya kağıdı büyüklüğüne sıralanmış aylı takvimleri tercih ediyorum. Hem salak saçma isimleri görmüyoruz, hem kullanmadığımız hicri takvime göre tarihi görmüyoruz. İmsak : ..-.. falan bunlar işime pek yaramıyor benim. Hem pratik bilgilere de gözüm ilişmiyor. Örneğin çaydanlığın içine limon tuzu atmak ve kaynatmak çaydanlığın kireçlerini temizliyormuş. Bunu söylemenize gerek yok ben biliyorum zaten bunu.
 Ama küçüklüğümde ki takvimlerdeki fıkralar güzel olurdu. Yani ben küçük olduğum için mi öyle geliyordu bilmiyorum... Hem zaten ben fıkra sevmem ki?
 Bu yazı gene saçma bir yerlere gidecek gibi. -mişte olabilir. Aralığın ikisi yıl ikibinonbir yıl bitiyor gene. Koca bir yıl ne oldu diye düşünmenin tam zamanları. Haber bültenleri de başlamıştır şimdiden 2011 de ne oldu haberleri hazırlıklarına. Birand sunar gene biz izleriz. ''Hassiktirr ya sanki dün olmuş gibi'' tepkisini veririz.
 Olur bunlar işte.
 Aralık ayında gerçekleştireceğim ve bu yılki yaptığım en önemli  iş kuşkusuz Ferhangi Şeyleri yine yeni yeniden izlemek olacak. Çünkü Ferhan Şensoy iyidir.
'' - Bana kalırsa ya adamın çok karısı olmalı padişahmatik. Öyle ya sıkıldın mı vınnn sefere! Bu yaz Mohaçtayım. Ya da hiç karısı olmamalı... ''